94. yılını kutladığımız Cumhuriyet Bayramı 1923'te ilk Meclis Cumhuriyet'in ilan etmesiyle başladı. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'i çok zor şartlarda kurdu. 1923 yılında Türkiye perişan, millet sefalet içindeydi. Yıllarca süren savaş yüzünden memleket baştan sona harap olmuştu. Her taraf viraneydi, hiçbir uygar kurum yoktu. Atatürk, yalnızca Türkiye'nin değil, tüm dünyanın saygı duyduğu büyük bir liderdi. Nesiller geçse de bu millet için yaptıkları asla unutulmayacak. 29 Ekim 1923 Türk halkının tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Mustafa Kemal Atatürk 10. yıl nutkunda bugünün en büyük bayram olduğunu belirtmiştir. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, 1925'ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başlamıştır. İşte Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet ile ilgili özlü sözleri… MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN CUMHURİYET İLE İLGİLİ SÖZLERİ * Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. * Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. * Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslariyle, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur. 1936 (Atatürk’ün S.D. I, S. 372) * Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. 29 Ekim 1923 (Nutuk II, S. 814-15) * Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız. 1923 (Atatürk’ün S.D. III, S. 71) * Onlar, kolaylıkla anlayacaklardır ki, çürümüş bir hanedanın, halife unvanıyla başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân kalmayacak surette muhafazasının mecburî kılan bir devlet şeklinde, cumhuriyet idaresi ilân olunsa bile, onu yaşatmak mümkün değildir. 1927 (Nutuk II, S. 831)